Forum •  Email •  Bize Yazın •  Ziyaretçi Defteri •  Anasayfam Yap •   
 Siteiçi Arama
Sonuçlar 2-3 saniye gecikmeli gelir.
Kullanıcı Girişi
Kullanıcı Adı
Şifre
Şifrem
Yeni Kayıt
Güncel Haberler
Sevgi üç türlüdür

 
Anasayfa / İLETİŞİM / 





Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Aile İçi Şiddet

YAŞLILARA YÖNELİK ŞİDDETİ ARTTIRICI NEDENLER

Şu etmenler, şiddeti arttırıcı nedenler olarak saptanmıştır:

1-      Yaşlının aile bireylerine aşırı bağımlı duruma gelmesi

2-      Aile bağlarının zayıf veya kopuk oluşu

3-      Ailede şiddet öyküsünün bulunması

4-      Ekonomik yetersizlik

5-      Yaşlıya bakan veya şiddet uygulayan kişinin psikolojik hastalığı

6-      Toplumsal desteğin olmayışı

7-      Yaşlının agressif fizik yapısı ve zedeleyici davranışları

8-      Paylaşılmak zorunda kalınan yaşam şartları

ŞİDDET KURBANI OLAN YAŞLILARIN ve ŞİDDETİ UYGULAYANLARIN ÖZELLİKLERİ

Şiddet kurbanı olan yaşlıların tipik özelliği sağlıklarının kötü oluşu ve yaşamak için başkalarına muhtaç olmalarıdır. Şiddete maruz kalan yaşluılar arasında cinsiyet farkı yoktur. Ancak kadınlar, şiddetin fizik ve psikolojik etkilerden daha çok etkilenirler. Şiddeti uygulayan kişi ise genellikle yıllardan beri kendisine bakan bir akrabasıdır. Çoğu olguda, şiddeti uygulayan kişi, çaresiz ve tıkanmış olma hissiyle, büyük bir yük altında ezildiğini duyarak bu eylemi gerçekleştirdiğini söylemiştir. Öte yandan şiddeti uygulayanın yaşı, alkol kullanması ve yaşlı ile iletişiminin kötü olması da şiddeti arttırmaktadır.

ŞİDDET UYGULANAN YAŞLILARDAKİ BELİRTİLER

            Diğer şiddet türlerinde olduğu gibi, sıyrıklar, kanamalar,kırıklar vb şekildeki fizik bulguların yanı sıra psikolojik bulgular da görülür. Yaşlı korkar, bu korku çoğunlukla bunamaya bağlı paranoya veya latent psikoz gibi değerlendirilebilir.

AİLE İÇİ ŞİDDET VE ÇOCUK İSTİSMARININ DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DEKİ DURUMU

Aile içi şiddet de,  çocuk istismarı  da evlerin dört duvarı arasında, gizli gizli yaşandığından, toplumun değer yargıları bunlara, aile meselesidir, karışılmaz gözüyle baktığından, bu olayları önleyici yasal yaptırımların yetersiz oluşundan, şiddete ve istismara uğrayan kişilerin utanma, korkma ve benzeri duygusal  zorlanmalar nedeniyle bildirimde bulunmamalarından ve gerçekleri inkar etmelerinden, kurbanlarla  ilk karşılaşan hekimlerin belirti ve bulguları iyi tanıyamamalarından  dolayı , aile içi şiddet ve çocuk istismarı olguları yeterinde bilinememektedir. Dolayısıyla her iki olgunun da yaygınlığı hakkında kesin ve gerçekçi sayılar vermek olanaksızdır.Mevcut veriler, son yıllarda bu konunun önemini kavramış olan, yasal yaptırımları güçlü gelişmiş ülkelere aittir. Nitekim, 1987 yılında Avustralya’da yapılan bir çalışmada toplumun yarısının aile içi şiddete maruz kalmış bir kişiyi yakınen tanıdıklarını ortaya koymuştur. Benzer biçimde, Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir çalışmada Amerikan ailelerinin yarısında aile içi şiddetin varlığı saptanmıştır. Her yıl iki milyon civarında Amerikalı kadının eşleri tarafından dövüldüğü tahmin edilmektedir. Gerçek ise bu sayının iki katıdır. Amerika Birleşik Devletlerinde her on beş saniyede bir kadın dövülmekte ve her gün bu dövülen kadınlardan dördü yaşamını kaybetmektedir.Kenya’da yapılan bir araştırmada kadınların % 42’si kocaları tarafından düzenli olarak dövüldüklerini söylemiştir. Norveç’te kadın hastalıkları nedeniyle doktora giden kadınların %25’i eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakıldıklarını ifade etmişlerdir. Dünya üzerinde aile içi şiddetin görülmediği ülke yok gibidir. Toplumların , ailenin bir bireyi olan kadınlara karşı uygulanan bu şiddeti tolere edebilmeleri artık mümkün değildir. Şiddet, sınır tanımadan,  tüm ülkelerde,  ister yoksul isterse zengin olsun, bütün evlerin kapılarının ardında gerçekleşmektedir. Hastahanelerin acil servisleri, dövülen bu kadınları her gün görmektedir. Sağlık personeli, dayağın yarattığı fiziksel ve ruhsal sorunları yakından tanımaktadır. Bütün bunlar karşısında sağlık personeli sessiz kalabilir mi? Sorumluluklarından kaçarak “benim işim değil, bırak polis halletsin!” diyebilir mi? Elbette ki hayır.

Çocuk istismarının dünyadaki yaygınlığı konusuna gelince, ne yazık ki bu durumun görülme sıklığını belirten sayısal veriler elimizde yoktur. Çünkü bu durumu saptayacak sağlam bir yöntem henüz geliştirilememiştir. Çocuk istismarının bir sonucu olarak ortaya çıkan hastalıklar, yaralanmalar ve sakatlıklar nedeniyle, sağlık kuruluşlarına olan başvurulardan sonra yapılan bildirimler ise, çocuk istismarının sadece çok küçük bir bölümünü yansıtmaktadır. Bu tür olguların sayısının giderek artması ise endişe vericidir. Çocukların fiziksel istismarı sonucunda meydana gelen ölümler, 1-4 yaşlar arasında oluşan çocuk ölümlerinin % 3’ünü oluşturmaktadır.

Türkiye’de aile içi şiddet olgusu ne kadardır? Eşlerinden veya ailenin diğer erkek bireylerinden dayak yiyen kadın sayısı nedir? Duygusal ve ekonomik şiddete maruz kalan kaç kadın vardır? Dövülen, duygusal veya cinsel istismara uğrayan çocukların sayısı nedir? İşte bu soruların kesin cevaplarını vermek çok zordur. Çünkü, bilmiyoruz. Çünkü bu konular yeterince araştırılmamış. Çünkü bu konular birer tabu olarak kabul ediliyor. Ama bize fikir verebilecek küçük çaplı çalışmalar da mevcuttur. Türk toplumunu, geleneksel olarak, özellikle ahlak ve namus gibi kavramlar söz konusu olduğunda aile içi şiddeti onaylayan bir toplum olduğunu biliyoruz. Hâttâ bu konuyla ilgili olarak ata sözlerimiz bile mevcut: “Kızını dövmeyen dizini döver” ya da “kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” gibi. Yine kitle iletişim araçlarında,  namus uğruna işlenen cinayetleri , her gün görüyoruz. Bütün bu işaretler bize, toplumumuzda aile içi şiddetin yaygın olduğuna dair ipuçları veriyor. Ama bu olayların neredeyse tamamına yakını gizli kalıyor. “Kol kırılır yen içinde kalır” atasözünün bir gereği olarak, aile meselesi şeklinde kabul edilip, dışarıya yansıtılamıyor. Yansıtılmıyor çünkü şiddete maruz kalanlar yani kadınlarımız bu konuda hem güçsüz hem de bilinçsiz. Güçsüzler, çünkü ekonomik özgürlükleri yok, aile ve yakın çevre baskısı altındalar, çocuklarının ellerinden alınacağından endişe duyuyorlar ve kendilerini kurumsal olarak ve gerçek anlamda destekleyecek, koruyup gözetecek bir toplumsal örgüt ve hizmet mevcut değil. Bilinçsizler, çünkü yeterince eğitilmemişler. Bilgileri noksan, hayat görüşleri dar, yaşamlarını sadece  kendi çevreleriyle kısıtlamışlar, başka yaşam biçimlerinin olabileceğini  hayal bile edemiyorlar, şiddet olgusunu kabullenmiş  ve “koca değil mi ? Hem döver hem sever” görüşünü benimsemişler. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalına çeşitli ruhsal sorunlar nedeniyle başvuran 140 kadın üzerinde yapılan bir araştırmada, 80 kadının ( % 57,2) en az bir yıldan beridir eşinden dayak yediği, 30 kadının (%21,4)  dayak olmaksızın duygusal şiddet ile karşılaştığı, 30 kadının (%21,4) ise aile içi şiddet ile ilgili olarak bir sorununun bulunmadığı saptanmıştır. Aynı araştırmada, kadınların fiziksel şiddete maruz kaldıklarını açıklayabilmek için geçen sürenin  2-7 yıl arasında değiştiği  ve şiddetin yer aldığı ailelerde, erkeklerin eğitim düzeyinin düşük olduğu belirlenmiştir. T.C.Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun aile içi şiddet ile ilgili olarak  yaptığı bir çalışmada her 100 ailenin 34’ünde kadına yönelik fiziksel şiddetin var olduğu ortaya konulmuştur. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Dayanışma Merkezine 1992-1995 yılları arasında başvuran 550 kadının % 84’ünün aile içi şiddete maruz kaldığı bildirilmiştir. Bursa il merkezinde, 2001 yılında, 506 kadını kapsayan bir araştırmada kadınların % 59’unun aile içi şiddete maruz kaldığı, şiddeti uygulayanların  başında eşin geldiği ve bunu anne ve babanın izlediği, şiddete maruz kalanların % 14,5’ine fiziksel, % 33,6’sına duygusal, %45,5’ine de hem fiziksel hem de duygusal şiddetin birlikte uygulandığı saptanmıştır. Aynı araştırmada, eşlerin eğitim düzeylerinin yükselmesiyle birlikte şiddet uygulanmasının azaldığı ve erkeğin eğitim düzeyinin daha belirleyici olduğu, yani eğitim düzeyi yüksek olan erkeklerin daha az  aile içi şiddet uyguladıkları, şiddet uygulanan kadınların % 44’ünün bu uygulamayı kabullendikleri ve şiddet uygulanan kadınların , şiddetin  gerekçesi olarak en çok işaret ettikleri nedenin maddi sıkıntı olduğu belirlenmiştir.

Türkiye’de çocuk istismarı konusunda  yapılan araştırmalarda ise %78 ile duygusal istismarın baş sırada olduğu görülmektedir. Fiziksel istismar (%24) ve cinsel istismar (%9) daha  az olarak görülmektedir. Çocukların ucuz işgücü olarak kullanılmaları yoluyla istismar edilmelerinin de Türkiye’de yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Yasal düzenlemeler, 15 yaşın altındakilerin çalışmasını öngörmese de, gerçekte bu yasaların çiğnendiğini hepimiz biliyoruz. Meslek öğrensin, eli iş tutsun, eve katkısı olsun, adam olsun, gerekçeleriyle bu çocuklar, eğitim alma haklarından yoksun bırakılmakta, okula devam etmeleri gerekirken, sağlıkları üzerinde olumsuz etkileri olan ortamlarda, hiç bir sosyal ve yasal  güvence olmaksızın çalıştırılmaktadır. Bunların sayıları on binlercedir. Tarım kesiminde, ücretsiz aile işçisi durumunda olanların sayısı ise tam olarak bilinememektedir. Türkiye’de 1980-1982 yılları arasında sekiz ilde yapılan bir araştırmada, 4-12 yaşları arasındaki 16.000 çocuğun , fiziksel ve duygusal açıdan istismar edilip edilmediği incelenmiştir.Kız çocuklarının % 34,6’sının, erkek çocuklarının ise % 32,5’inin ihmal ve istismar kurbanı oldukları saptanmıştır. Eğitimsiz ebeveynlerin  %40’ı çocuklarını istismar ederken, eğitim düzeyi yüksek  ebeveynlerde bu oran % 17’ye kadar düşmektedir. Çocukların istismar edilmeleriyle, çocukların disiplin altına alınması arasındaki sınırı çok dikkatli belirlemek gerekir. Ama dilimize yerleşmiş olan “eti senin, kemiği benim” , “öğretmenin vurduğu yerde, gül biter”  tarzı deyişler, Türk toplumu olarak bizlerin bu ince çizgiyi iyi saptayamadığımızın açık bir ifadesidir.

Bu yazı 12039 defa okundu.
[Sayfa-1]  [Sayfa-2]  [Sayfa-3]  [Sayfa-4]  [Sayfa-5



Bu Kategorideki Diğer Başlıklar
 - BAŞKALARININ DERDİYLE DERDLENMEK
 - Kurum İçi İletişimin Önemi
 - Çiftler, evliliğin ilk yıllarında hangi hataları yapıyor?
 - Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar
 - İnsanı Anlamak - Prof. Dr. Özcan Köknel
 - Lütfen duy beni sevgili eşim!
 - Flörtün Amerikancası
 - Çalışan bir kadın eşinden ne bekler?
 - Eşinizle bütünleşebildiniz mi?
 - İNSAN İLİŞKİLERİNDE USTALIK-4
 - İNSAN İLİŞKİLERİNDE USTALIK-3
 - İNSAN İLİŞKİLERİNDE USTALIK-2
 - İNSAN İLİŞKİLERİNDE USTALIK
 - Çikolata Parası
 - EVLİLİK SORUNLARI-3
 
MAKALELER
KİŞİLİK
EĞİTİM
İLETİŞİM
HİPNOZ
PSİKOLOJİ
BAŞARI
BAŞARI ÖYKÜLERİ
HAFIZA
KARİYER
AKTİF ÖĞRENME
İMAJ
BEDEN DİLİ
HAYATA DAİR
YAŞAM
MİZAH
ŞİİR
GELİŞTİREN SÖZLER
KİTAP ÖZETLERİ
BİYOGRAFİ
SAĞLIK
BEBEK - ÇOCUK
BİLGİ
Kyäni


Yeni Eklenenler
Fortinet Product Life Cycle - 10.10.2023
Kemal Karpat kimdir?
Yaşlılık ve Alzheimer Hastalığının İşaretleri
Türkiye il Plaka Kodları ve Telefon Kodları
İl Vilayet Telefon Kodları
Sağlık Üçgeni
Kyäni
Çörek otu yağının faydaları nedir?
Sadece burun nefesi ile iyileşebileceğinizi biliyor musunuz?
Nitrik oksit nedir, faydaları nelerdir? Vücutta nasıl arttırılır?
İbn Rüşd
Ceza Korkusu ile Doğru Yapan Çocuk Doğru Çocuk mudur?
Televizyonsuz Ev
Hakikat Nedir? Gerçek Nedir?
ÖZ'ÜN TERCÜMANI SÖZ


Döviz Bilgileri
(Doviz)
Alış
Satış

Dolar:
18.7701
18.8039
Euro:
20.3329
20.3695
Güncelle

   
Website Security Test Toplu Mail Gönderimi